18 Ekim 2008

, ,

Halkın Fedaileri

İran Halkın Fedaileri Örgütü (Çoğunluk), Sazman Fedaiyan Halq Iran (Ekseriyet) İran’ın en büyük sosyalist partisidir ve İran’daki İslâmî rejimi yıkma amacını güder. Tarihî kökeni 1904’te kurulmuş olan sosyal-demokrat Himmet grubuna kadar gider. Genel sekreteri Behruz Haliq, dış ilişkiler sorumlusu ise Hassan Zahtab’dır. Örgütün İran’da açık politik çalışma yapması yasaktır. Gizli çalışma yapan örgütün tüm Avrupa (özellikle Almanya) ve Kuzey Amerika’da sayısız açık kurumu mevcuttur.

On Dokuzuncu Yüzyıl

On dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başında sanayinin büyümesi ve buna paralel, kapitalist üretim tarzının gelişimi ile birlikte İran’da sosyalist ideoloji kendince bir yol bulma imkânı bulmuştur. Sözkonusu dönem, İran toplumunun feodalizmden kapitalizme doğru toplumsal dönüşümünün gerçekleştiği dönem olarak özetlenebilir.

Tebriz, Tahran ve İsfahan gibi büyük şehirlerde kitleleri harekete geçirmek ve yönlendirmek amacıyla kimi illegal politik örgütler kurulur. Bunlardan birisi 1898’de önde gelen bir aydın olan Ali Mansur liderliğinde Tebriz’de kurulur. Sosyal demokrasi ilkin Kafkaslara ve Asya ülkelerine, özellikle petrol alanındaki sezonluk işler için Bakû’ye seyahat etmiş olan işçilerce ülkeye getirilir. Bakû’deki petrol işçilerinin yarıdan fazlası İranlıdır. Devrimci işçi geleneği üretmiş bu süreç, Haydar Han Emmioğlu gibi Anayasal Devrim’in liderlerinden kimi devrimcileri doğurur.

Himmet Grubunun Oluşumu (1904)

Azerbaycan halkı ve diğer İranlılar içinde devrimci sosyal demokrat faaliyetleri örgütlemek amacıyla 1904’te Himmet isminde Bakû’de politik bir örgüt kurulur. “Sosyal demokrat” terimini ilk kez Farsçaya çeviren Himmet, terimi Avrupa dillerini bilmeyen İran’da daha anlaşılır kılmaya gayret eder.

Adalet Partisi’nin Kuruluşu (1917)

1904’te Rusya’dan dönen Haydar Han, birkaç yoldaşı ile birlikte, devrimci sosyal demokrat hareketin ilk hücrelerini Meşhed’de kurar. Bir yıl sonra Anayasal Devrim’in arifesinde hareketin ilk resmî belgesi Meşhed’deki toplantıda kabul edilir. Rusya’daki Şubat Devrimi’nin zaferi ve Çar’ın devrilmesi sonrası Rusya’ya göç etmiş İranlı devrimciler açık faaliyet yürütme imkânı bulurlar ve kendi bürolarını açarlar. Mayıs 1917’de İran Sosyal Demokrat Partisi, Adalet resmî olarak kurulur.

Adalet Partisi’nin İran Komünist Partisi’ne Dönüşümü

Gilan’da (Kuzey İran) sosyal demokratlar, devrimci aydın ve köylülerle birlikte bir ayaklanma gerçekleştirirler. Bu esnada Haziran 1920’de Adalet Partisi (İran’ın kuzeyindeki liman şehri) Benderi Enzeli’de ilk kongresini gerçekleştirir ve İran Komünist Partisi’ni kurar. Haydar Han partinin lideri seçilir.

İKP’nin Faaliyetleri

İKP, 1925’te Petrol İşçileri Sendikası’nı kurar. Aynı yıl Rıza Şah iktidarı ele geçirir ve iki yıl sonra polis baskısının artması ile sendika yeraltına çekilir. Kadın ve gençlik örgütleri İranlı komünistlerin faaliyetleri sonucu oluşturulur. 1923’te Peyk-i Saadet-i Nisvan (Kadınların Refahının Habercisi), 1926’da ise kadın örgütü Bidariye Ma (Uyanışımız) kurulur. Ülkede bu örgütlerin büyümesini engellemek için Rıza Şah baskı uygular ve 1929’da tüm komünist faaliyetleri yasaklayan bir yasa tasarısını meclisten geçirir.

Komünist Partinin Bitişi ve Tude’nin Kuruluşu

I. Dünya Savaşı’nı takip eden olayların yol açtığı boşluktan istifade, 1941 Eylül’ünde İran Tude Partisi kurulur ve eski KP’nin gizli çalışmalarını açık alanda yürütmeye başlar. Rıza Şah rejiminin çökmesi sonrası politik tutsakların önemli bölümü serbest bırakılır. 29 Eylül 1941’de kuruluş kongresi Tahran’da Süleyman Muhsin İskenderi liderliğinde toplanır.

1944’te 14. meclis seçimlerine katılır. Sekiz aday seçilir ve mecliste grup oluşturur.

Bu dönemde partinin toplam resmî üye sayısı 25.000’dir. Bu gelişme partiyi yeni bir kongre toplamaya zorlar. İlk kongrenin açılışı 1 Ağustos 1945’te, Merkez Kulübü’nde, 164 delege ile gerçekleştirilir.

Ancak Şubat 1949’da Tude, şahın hayatına yönelik başarısız bir saldırıdan suçlanır; parti liderlerin bir kısmı sürgün edilir, bir kısmı da hapse atılır. Parti yeniden yasaklanır.

Elliler ve Altmışlar

Ellilerin sonları, altmışların başlarından itibaren siyasî arenaya bağımsızlık, hürriyet, halk hâkimiyeti, ilerleme, sosyal adalet ve sosyalizm yanlısı yeni bir nesil duhul eder ve partinin son yirmi yıllık hatalarını eleştirerek zinde bir muhalefet için gerçek çözümler bulmaya başlar. Bu süreç Avrupa’daki artan öğrenci muhalefetine ve Latin Amerika’daki değişimlere tesadüf eder. Sovyetlerle sıkı ilişki içinde olunmasına karşı çıkan Tude üyeleri zamanla partiden uzaklaşırlar. Bu hareketin lidersiz oluşu ve politik arenada güvenilir bir politik partinin de bulunmaması nedeniyle söz konusu politik boşluk aydın çevrelerinin kendince verdiği mücadelelerle doldurulur. Dolayısıyla Şah’a karşı silâhlı mücadele fikri, devrimci sol grup ve çevreler içinde hürriyete giden yegâne yol kabul edilir.

İnşadan 1979 Şubat Devrimi'ne

Devrimci sol silâhlı hareketteki ilk örgütlü adımlar ve pratik tedbirler 1960’ların başlarında Bijan Cezeni ve bir grup yoldaşı tarafından atılır. 8 Şubat 1971’de kuzey İran’da bir jandarma devriyesine düzenlenen saldırı ile devrimci sol hareket eylemlerine başlar ve kısa bir süre sonra iki ana grubun birleşmesinden (Cezeni-Zarifi grubu ile Puyan, Ahmedzade-Meftahi) İran Halkın Fedai Gerillaları Örgütü kurulur. 71’den 79’a sekiz yıl boyunca Fedailer yoğun saldırılar düzenlerler ve bu konuda diğer muhalif grupları aşan bir etkinlik gösterirler. Bu dönemde üç yüzden fazla Fedai rejim tarafından katledilir. Dört ayrı ölüm orucu sürecinde, liderlerin önemli bir bölümü yakalanıp öldürülür. Gene de örgüt hayatta kalır. 19 Nisan 1975’te gerçekleştirilen ve en ağırı olan ölüm orucunda Bican Cezeni ve altı yoldaşı hapishanede şehit düşürülür. Sonradan lideri Humeyni’nin kontrolüne giren Halkın Fedaileri, 1979 Şubat devriminde etkin ve fiilî bir rol oynar.

Devrimden Baskı Dönemine

Devrimi takiben örgüt birçok İran şehrinde büro açar. Sonrasında bu bürolar laik ve sosyalist İran gençliğinin merkezleri hâline gelir. İlk seçimlerde Fedailer yüzde on oy alırlar ve Humeyni karşısında yegâne seçenek durumuna gelirler. Bu dönem boyunca rejimin sol muhalifi olan örgüt işçi-köylü hareketleri içinde faaliyet yürüterek kimi protesto eylemleri gerçekleştirir.

Bu esnada örgüt içinde rejimin niteliği ve devrim ile ilgili tartışmalar yüzünden ayrışmalar yaşanır. Yeni hükümete yönelik mücadele yöntemleri ve siyaset tarzı en önemli meselelerdir. Örgüt üyelerinin çoğunluğu silâhlı mücadeleye artık inanmamakta, yeni oluşan politik atmosferde İslâm Cumhuriyeti’ni anti-emperyalist bir devlet olarak görmektedir. Çoğunluk, halkın dinî liderleri desteklemesi sebebiyle Humeyni ile birlikte yürümeyi seçer; bu karar örgütü birkaç yıl geriye götürür. Yaşanan bu gelişmeler sonucu örgüt Azınlık ve Çoğunluk olarak ikiye bölünür.

1 Mayıs 1981’de yüz binlerce Fedai destekçisi Tahran’ın Azadi Meydanı’nda toplanır. Liderleri örgütün yeni siyasetini ilân eder. Fedailer örgütü artık bir gerilla hareketi değil, İran işçi sınıfının politik örgütüdür. O günden itibaren örgüt, ismini İran Halkının Fedaileri Örgütü (Çoğunluk) olarak belirler ve İslâm Cumhuriyeti’ne yönelik siyasetini “eleştirel birliktelik” olarak değiştirir.

Seksenlerin başında, rejimin tam anlamıyla oturmadığı dönemde örgüt yarı kamusal faaliyetlerle meşgul olur. Örgütün resmî gazetesi olan Kar (İş) yüz bin ila üç yüz bin arası bir tiraja sahiptir. Örgütün iskeletini oluşturmak için dört yıl süren yoğun çaba sonucu üye sayısı yirmi bine ulaşır; bunların üçte biri kadın, beşte üçü ise öğrencidir. Örgütün yaş ortalaması genel üyeler arasında 24’ten küçük; liderlik düzeyinde ise 32’dir. Yoğun biçimde dinî karakter sergileyen toplumda örgütün en önemli başarısı, büyük bir gençlik grubu ile büyük bir laik partiyi oluşturup harekete geçirmesidir.

Baskı Yılları

İHDÖ’nün hükümet karşıtı bir konum almama tavrına karşın rejim “eleştirel birliktelik” siyasetine ve örgütün varlığına hoşgörü göstermez. 1981-83 arası dönemde örgüt Irak gerilimi, Amerikan karşıtı tavır gibi konularda ve bazı ekonomik reformlar konusunda rejimi destekler. Ancak örgütün yasal düzlemde siyaset yapmasına gene de izin verilmez. Sözkonusu yıllarda Fedai üyelerine bir dizi ölüm cezası verilir, birçok üye hapse atılır. 1983 Bahar’ında baskı ve zulüm yoğunlaşır. Aynı dönemde rejim istihbarat ve polis şebekesinin kuruluş sürecini tamamlar. Buna rağmen örgütün yurtdışındaki lider kadrosunu imha edememektedir. Zamanla örgütün liderlerinden sekizi idam edilir, binlercesi sürgüne gönderilir.

Mayıs 1985’te Tude ile birlikte Fedailer İslâm Cumhuriyeti’nin yıkılması amacıyla ortak bir karar alırlar.

Ölümünden önce Humeyni, 1988’de politik tutsakların kitlesel olarak katledilmesini emreder. 1988 Yaz’ında bir komite tutsakları ziyaret eder ve binlerce tutsağa ölüm cezası verir. Öldürülenlerin sayısı hâlâ bilinmektedir, ancak İslâm Cumhuriyeti İstihbarat Bakanlığı Araştırma Bölümü eski bakan vekili Rıza Malik 2008’deki itirafında rejimin 33. 700 tutsağı idam ettiğini söyler. Bunlar arasında yüzlerce Fedai üyesi vardır ve bu tutsaklar herhangi bir mahkeme yüzü görmeden idam edilmişlerdir.

İbadet etmediği için kırbaç cezası alan Süheyla Dervişkuhan gibi bazıları ise intihar ederler.

Bu suç, örgüt ve (İslâmî, komünist, liberal ve milliyetçi) muhalif partiler tarafından “Millî Trajedi” olarak adlandırılır.

1988-1990 arası dönemde örgüt iç yüzleşme döneminden geçer, geçmişte aldığı tavırları eleştirir ve komünist niteliğinden vazgeçerek demokratik sosyalizme doğru evrilir. 1988 Yaz’ında örgüt üyeleri kamuya bağımsız ve kişisel görüşlerini yayımlar; bu, örgütün yeniden inşasına yönelik en önemli adımdır. Sonuçta örgüt krizden kurtulmak adına ilk kongresinin hazırlıklarına başlar.

Doksanlar

Ağustos 1990’da Fedailer'in Birinci Kongre’si ülke dışında toplanır. Esas olarak kongre geçmiş politikaları, politik durumu ve iç ilişkileri inceler. Eski liderliği eleştiren Kongre liderliği yeni bir gruba devreder ve ikinci kongrenin bir yıl içinde toplanmasını kararlaştırır. Kongre, örgütün birliğini örgüt içi görüş farklılıkların kabul üzerinden güvence altına alır. Doksanlarla birlikte örgütün görüş ve siyasetleri kapsamlı biçimde değişir. Bu dönemde örgüt demokrasiyi en temel hedef olarak kabul eder ve demokrasi ile sosyal adalet arasındaki ilişkiye vurgu yapar. Görüş aykırılıkları ve siyasî farklılıklar kabul edilip desteklenir. Birinci kongre, örgütün İslâm Cumhuriyeti’ne yönelik destek politikasını şiddetle reddeder; bu politikaların bağımsız solun ahlâkını bozduğu, örgüte ve tüm İran demokratik ve ilerici hareketine zarar verdiği sonucuna varır. Kongre, nihaî hedef olarak sosyalizme vurgu yapar. İlk kongrenin aldığı karar uyarınca örgüt o günden beri her yıl kongre düzenler.

Yirmi Birinci Yüzyıl

Şubat 2007’de toplanan Onuncu Kongre’nin aldığı kararların merkezî unsuru birlik meselesidir. Kongre, cumhuriyetçi, demokrat ve laik güçlerle sıkı ilişkiler kurulması ve bunların en geniş birliği üzerinde durur.

İlk kez İHDÖ, Avrupa temsilcileri ile birlikte Avrupa Parlamentosu’nda 23 Ekim 2007’de resmî bir toplantı düzenler.

2009’da, İran Halkın Fedaileri Birliği ile İran Sol Sosyalistleri Geçici Konseyi’nin birleştirilmesine karar verilerek Ortadoğu’nun en büyük sol partisi oluşturulur. Bu birleşme hususunda örgüt, sıkı ilişkiler içinde olduğu Sol Alman Partisi, Die Linke’nin yolunu izlemiştir.

Örgüt için acil görev molla rejimini yıkmak ve onu laik bir cumhuriyet ile ikame etmektir.

İHFÖ’nün Görüş ve Hedefleri

1- İHFÖ demokrasiyi, ilerlemeyi, sosyal adaleti ve sosyalizmi savunur. Millî ve dünyevî düzeylerde barış, üst hedeflere ulaşma konusunda elde edilecek başarıyı güvence altına alacak olan ana insanî taleptir. Parti, ülkenin bağımsızlığını, millî çıkarları ve milletlerarası eşit ve kardeşçe ilişkileri savunmanın gerekliliğine inanır. Örgüt insan haklarını savunur, dolayısıyla her türlü millî, sınıfsal, cinsel, ırksal ve ideolojik ayrımcılığa karşı mücadele eder. Bugünün dünyasında çevrenin korunması insanlığın ana hedeflerindendir. Bu hedef politik planın ana sütunudur.

2- Parti sınıf mücadelesinin gerçek olduğuna inanır. Küresel kapitalist sistemde emekle sermaye arasındaki fiilî mücadelede parti emek cephesine aittir. İran toplumu çeşitli sınıflardan müteşekkildir. Sınıfsal ayrım, sermayeyi elinde tutan ve sınırsız refaha sahip olanlarla işçi-emekçiler arasındadır. Örgüt, sınıflı toplumu ve insanî haysiyete karşı duran vahşî ayrımları tanır, onların ilgası için mücadele eder. Bu düşüncelere yaslanan parti, işçilerin, kır emekçilerinin, aydınların ve tüm ücretli işçilerin (mavi-beyaz yakalıların) çıkarlarını savunur.

3- Kadınların, gençlerin, millî ve dinî azınlıkların zorluklarla, zulümle ve ayrımcılıkla yüzleştiği noktada örgüt sosyopolitik programın ana sütununu bu sosyal grupların özel çıkarlarını savunmak olarak belirler.

4- Hürriyet ve insan hakları, örgütün politik gündeminin aslî hedefleridir. Tüm insanlar politik, felsefî, dinî, bilimsel vb. görüş ve inançlarını benimseme, ifade etme, yazma ve savunma konusunda bütünüyle özgürdür. Parti, din-devlet ayrımını tanır ve her türlü ideolojik hegemonyayı ve diktatörlüğü halkın çıkarlarına karşıt addeder.

5- Parti halkın iradesinden doğmuş hâkimiyete ve iktidara inanır. Halkın oyuna ve devlet görevlilerinin sınırlı süre, dönemsel özgür seçimine, iktidarın barışçıl dönüşümüne ve çok partili sisteme inanır.

6- Parti, politik, ekonomik ve sosyal demokrasilerin bütünlüğüne inanır. Topluma iktidarın daha fazla dağıtılmasına, halkın hayatın politik, ekonomik ve sosyal boyutlarına doğrudan, gönüllü katılımına, sivil toplumun, kadın, gençlik, çevre ve barış merkezli sosyal hareketlerin elindeki politik, meslekî ve demokratik kurumların geliştirilmesi aracılığıyla hükümetin kontrolüne inanır.

7- Parti, demokrasi ve sosyal adaletin el ele gittiğine inanır. Sosyal adaletin güvence altına alınması toplumdaki demokrasinin ve barışçıl ilişkilerin omurgasıdır; demokrasinin yokluğunda halkın sosyal adalete ilişkin demokratik haklarının yerine getirilmesi imkânsızdır.

Gelişme ve Modernite

8- Ülkenin yüz yıllık tarihi, gelenekle modernite arasındaki savaşa ve toplumdaki azgelişmişliğe karşı mücadeleye tanıklık eder. Kimi başarılara rağmen azgelişmişliğe ve gelenekçiliğe ait kronik meseleler hâlâ mevcudiyetini korumaktadır. Azgelişmişlik ve gelenekçilik, politik diktatörlüğün ve halkın sefaletinin bahaneleridir. İHDÖ, bu toplumun gelişimini pozitif yönde etkileyen sözkonusu gelenekleri takdir ederken, aynı zamanda demokrasi ve sosyal adalet mücadelesinin kültürel, sosyal ve ekonomik diriliş için mücadele ile el ele gittiğine inanır.

Çevrenin Korunması

9- Çevre krizi, millî ve dünyevî düzeylerde yaşanan en önemli meseledir. Nüfusun aşırı artması, şehirlerin ve sanayilerin kontrol edilemeyen büyümesi, millî kaynakların kapitalist üretim tarafından yağmalanması nedeniyle gezegenimizdeki hayat koşulları ciddî bir tehdit altındadır. Ülkemizde de aşırı nüfus artışı ve İslâm Cumhuriyeti’nin yıkıcı siyasetlerine bağlı olarak çevre meselesi ciddî bir mevzu hâline gelmiştir. Bireysel çıkarlarına bağlı olarak serbest piyasa ekonomisi çevre meselesini çözemez. Çevrenin yıkımı durdurulmalı, tüm üretim ve tüketim sistemi tekrar tarif edilmeli, yeni teknoloji doğayla uyum içinde kullanılmalıdır. Çevreye zararlı olan faaliyetlerin ve ürünlerin gelişen ülkelere aktarımı ve çevrenin sömürülmesi durdurulmalıdır.

Kadınlar

10- Erkek hâkimiyetine dayalı kültürü savunan ve yoğunlaştıran İslâm Cumhuriyeti altında kadınlar yoğun bir ayrımcılıkla yüz yüzedirler ve ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmektedirler. Erkek hâkimiyetinin temeli, esas olarak kadınlara yönelik ayrımcılık ve insan hakları ihlâlleridir; bu, temel erkek hâkimiyetini güvence altına almaktadır. Partinin görüşüne göre kadınlara karşı geliştirilmiş tüm ayrımcı yasalar ve kurallar lağvedilmeli, tüm erkek hâkimiyetindeki yapılar sosyal hayatının çeşitli düzeylerinde yeniden yapılandırılmalı ve kadınlar haklar, statü ve itibar gibi konularda eşit olmalıdırlar. Kadınların eşitliğini güvence altına almak, demokrasi ve sivil toplumun en önemli sütunlarından birisidir ve insan haklarının ana unsurudur. Kadın haklarının güvencesi olmaksızın demokrasiyi güvence altına almak tek başına hiçbir şey ifade etmez. Sosyal ve insanî haklarda eşitliği güvence altına almak için kadınlar bağımsız kurumlarına sahip olmalıdırlar.

Millî Azınlıklar

11- İran, çeşitli millî azınlıklardan müteşekkil bir ülkedir. Parti, eşitliğe, millî azınlıkların tek ülkede özgür ve gönüllü birlikteliğine inanır. Politik kültürel ve sosyal otoritelerin özellikle millî azınlıklara ait bölgeleri yönetmesini talep eder. Federalizm gibi merkezsiz hükümet sistemleri millî azınlıkların haklarını güvence altına alacaktır. Parti her türlü azınlığa ilişkin, millî ve ırkî üstünlüğe karşı mücadele eder ve millî azınlık haklarının güvence altına alınması için çalışır.

Hareketler

12- Parti sosyal hayatın her düzeyinde ilerici hareketlerin tesisi ve genişlemesini savunur. Feminizmin, çevreciliğin, gençliğin ve diğer sosyal hareketleri giderek artan büyümesinin dünyadaki demokrasi kültürüne ve insan haklarına ilişkin ilkelerin güçlenmesine hizmet eder.

Millî Çıkarlar ve Milletlerarası İlişkiler

13- Dünyanın geri kalan kısmı ile eşit ve kardeşçe ilişkiler kurulması bağlamında parti, ülkesinin millî çıkarlarını ve bağımsızlığını savunur. Kuzey ile Güney arasındaki âdil olmayan fiilî ilişkiler yağmacıdır ve hegemoniktir. Bu ilişkiler Güney’deki gelişmemiş ülkelerde statükoyu korumuş, diktatörlükleri muhafaza etmiş ve sefaleti artırmıştır. Parti, bu ilişkilerin tekrar inşa edilmesi ve tüm ülkelerin eşit haklarına dayalı gerçek ve yeni bir nizamın oluşturulması gerektiğine inanır.

Enternasyonal Dayanışma

14- İHDÖ çevrenin ve barışın savunulması, âdil olmayan verili milletlerarası ekonomik sisteme ve gelişmiş kapitalist ülkelerin hegemonyasına karşı mücadele ve demokrasi ile sosyal adaletin güvence altına alınması için verilen kolektif mücadele konusunda enternasyonal dayanışma içinde olmak gerektiğine inanır. Diğer ülkelerdeki hürriyet ve adalet yanlısı tüm mücadeleleri destekler.

Sosyalizm

15- İHDÖ, yukarıda bahsedilen değerleri güvence altına almak için dövüşür ve sosyalizmi bu değerlerin ve insanî amaçların gerçekleştiği nihaî arzu olarak görür. Parti, kapitalist sistemin sınıfsal baskının, adaletsizliğin, çevre yağmasının, savaşın ve kitlesel işsizliğin, ayrıca birçok sosyal uyumsuzluğun kökeni olduğuna inanır. Yirmi birinci yüzyılın başlarında kapitalizm, birçok farklı güçlüğe yol açan insanî zorluklarla yüzleşme noktasında zayıf olduğunu göstermektedir. Parti, insanın merkezî ilgi odağı olduğu sosyalizmin insanî meselelerle uğraşabilecek yegâne seçenek olduğuna inanır.

16- Sosyalizm, insanî ve demokratik bir sistemdir; sosyalizmde insanın özgür ve kapsamlı büyümesi güvence altındadır ve insanlar hayatın hediyelerinin tadını çıkarma noktasında eşit haklara ve değere sahiptir. Sosyalizm, hür iradeye dayalı bir sistem ve halkın azami katılımına bağlı bir politik ve ekonomik demokrasi üzerine kurulu, bütünleşmiş, barışçıl ve şiddetsiz bir toplumdur. Tarihsel bağlamda sosyalizm nihaî nokta değildir; aksine o kapitalist ilişkilerin ötesine geçmek için verilen mücadeledir.

17- Parti, sosyalist değerlerin kapitalist toplumda geliştiğine ve sosyalizmin bu değerler üzerinde genişleyeceğine inanır. Parti bugünkü insanın sorumluluğunun sözkonusu değerlerin gerçekleştirilmesi yönünde kavga vermek olduğuna ve bu kavganın yarına ertelenemeyeceğine inanır. Politik mücadelenin ötesinde sosyalist değerlerin gerçekleştirilmesi sürekli ve uzun soluklu zihnî-kültürel çalışmaya muhtaçtır. İHDÖ, demokratik ve adalet yanlısı fikirlerin genişlemesi ve kurumsallaşması, kadın ve erkeklerin eşit hakları, insanla doğa arasındaki mütevazı ilişkinin tesisi için mücadele eder.

18- Politik iktidar toplumu tek başına, köklü biçimde dönüştürmez. Köklü ve istikrarlı bir dönüşüm için bilimsel bilgi ve kültür önemli roller oynarlar. Zihnî-kültürel hareketin mevcudiyeti, ilerici ve bilimsel olmayan gelenekçiliğe karşı mücadele ve modernizmle bilimsel fikirlerin savunusu sosyalist toplumun inşası için temel ihtiyaçlardır.

Örgütün Yapısı

19- Parti, örgütsel anlamda çoğulculuğa inanır ve yeni fikirlerle örgütün başkalaşımı üzerinde durur. Görüş ve genel hedeflere dayalı fikir zenginliğinin aktarılması hakkını, üyelerin örgüt içinden ve dışından görüşlerini ifade etme özgürlüklerini tanır. Ayrıca örgütte görüş aykırılıklarına ve eylem birliğine inanır. Örgütsel güçleri genel hedefler ve görüşler üzerinden birleştirmeye çalışır. İhraç ya da ayrışma yerine aykırı fikirlerin ve politik akımların meşru hizipler dâhil, farklı biçim ve şekillerde birlikte mevcudiyetine vurgu yapar.

07 Ekim 2008

,

Komününüz Kurulmuştur


Yurttaşlar,

Komününüz kurulmuştur.

26 Mart tarihli oylama muzaffer devrimi tasdiklemiştir.

Tüm korkaklığı ile saldıran iktidar, boğazınıza sarılmış durumdaydı. O meşru savunmanızda size bir kral musallat ederek sizin onurunuzu kıran hükümeti geri püskürttünüz.

Bugün sizin peşinden gitmeye bile tenezzül etmediğiniz o suçlular, tam da şehrin kapılarında monarşik faaliyet merkezini örgütleyerek sizin âlicenaplığınızı suiistimal ediyorlar. İç savaştan medet umuyorlar, tüm çürüme imkânlarını harekete geçiriyorlar, tüm olası suç ortaklarına onay veriyorlar ve hatta yabancılardan yardım dilenecek bir noktaya bile gelebiliyorlar.

Bu berbat manevraları Fransa’nın ve dünyanın hükmüne bırakıyoruz.

Yurttaşlar,

Sizin hâlihazırda bu saldırıları göğüsleyecek kurumlarınız var.

Sizler kendi kaderlerinizin efendilerisiniz. Takviye konusunda sizin için gerekli olan birer güç anlamında belirlediğiniz temsilcileriniz yıkılan iktidarların yol açtığı felâketleri telâfi edeceklerdir. Uyuşmuş sanayi, askıya alınmış emek ve felç olmuş ticarî işlemler size güçlü bir hamle yapma imkânı verecektir.

Bugün alınan kararlar kiralarla ilgilidir;

Yarınki, ödemeler tarihi ile ilgili olacaktır;

Tüm kamu hizmetleri yeniden tesis edilecek ve basitleştirilecektir;

Bugünden itibaren şehirdeki yegâne askerî güç olacak olan Millî Muhafız Ordusu herhangi bir kesintiye mahal verilmeden tekrar örgütlenecektir;

Bunlar bizim ilk kanunlarımız olacaktır.

Cumhuriyetin zaferini güven altına almak amacıyla halkın seçilmiş temsilcileri, sadece halkın tam bir güvenle kendilerini destekleyip desteklemediğini sormaktadırlar.

Temsilciler bu cevaba göre halk için görevlerini ifa edeceklerdir.

Paris, Hotel-de-Ville

Paris Komünü
29 Mart 1871
Kaynak

06 Ekim 2008

,

Bican Cezeni

İran Devrimi'nin Mahir Çayan'ı
"Eğer kendisi adanmışlığın ve direnişin yanan meşalesi ve sembolü değilse, öncü, devrim davası için kitleleri örgütleyemez."
[Bican Cezeni]

Bican Cezeni, 1938’de, Tahran’da dünyaya gelir. Babası Hüseyin Cezeni ve annesi Alemtac Kalantari Nazari’nin aileleri, Rıza Şah’ın sürgününden Muhammed Musaddık’ın devrilişine dek geçen süre zarfında Tude (İran Komünist Partisi) içinde çalışırlar. Çocukları da aynı yolu izlerler. Ailenin partideki faaliyetleri genişler ve önemli sorumluluklar üstlenirler. Subay olan babası 1945te partiye katılır. Annesi ise partinin kadın kollarında çalışmaya başlar.

1947’de Hüseyin Cezeni Demokrat Azerbaycan grubuna girer. Aynı yıl bu grup, ülkedeki etkinliğinin zayıflaması sebebiyle, SSCBye gider ve 67ye dek burada kalır. Bu sebeple annesi kendisi ile kız kardeşlerini ailesinin evine götürür.

Bu dönem, Bican Cezeni’nin gelecekteki politik hayatında derin bir iz bırakır. O, önemli bir bölümü Tude için çalışan bir aile içinde yaşamaktadır. Kendisinden sadece iki yaş büyük olan amcası ile birlikte 1948de Tude Gençlik Örgütü’ne üye olur. 4 Şubat 1949da partinin illegale geçmesi sonrası Cezeni, partinin gençlik kolunda faaliyetlerine başlar. Ailesinin geçmişine ve genç yaşına bakılarak örgütün kuryesi yapılır. Ancak partinin ve ona bağlı örgütlerin gizli faaliyetleri uzun sürmez ve 1951den itibaren açık alana çıkılmaya başlanır. Bunun yanında parti, Barış Yanlısı İranlılar, İngiliz-İran Petrol Şirketi Karşıtı Mücadelede Millî Örgütlenme, Tahran Öğrenci Örgütü ve Demokratik Gençlik Örgütleri gibi açık örgütler kurar. Cezeni, 1951-52 arasında Tahran Öğrenci Örgütü bünyesinde çalışır ve bu örgüt dâhilindeki küçük bir grubun sorumluluğunu üstlenir. 53te aynı örgütün alt sorumluluğuna getirilir. Bu dönemde örgütlenme amacıyla bir spor salonunda çalışmaya başlar. Kız kardeşi Manicenin ölümüyle iki aylık kesintiye uğrayan bu faaliyetler 19 Ağustos 1953teki darbeye dek sürer.

Cezeni 53’te tutuklanır, ancak mahkemeye sahte isim verdiğinden tutuklamadan üç ay sonra serbest bırakılır. Düğün merasimi süsü verilmiş gizli bir toplantıda, 1954 Mayıs’ında tekrar tutuklanır, fakat gene kısa sürede serbest kalır. Aynı yılın Sonbahar’ında, 53 Aralık olaylarıyla bağlantılı olarak, altı ay hapiste tutulur. Hapisten çıktıktan sonra bir süre ailesiyle ilgilenir. Üniversiteye geri dönmesine izin verilmediğinden, Kemâl el-Mülk sanat okuluna gider. Bu dönemde kimi ticarî işlerle uğraşan Cezeni, felsefe diploması almak için Tahran Üniversitesi’ne girer.

Sekiz yıllık dostluğun ardından gençlik örgütünden tanıdığı Mihan Güreyşi ile 13 Ekim 1960ta evlenir. Bu evlilikten Babek ve Mazyar isminde iki oğlu olur.

Cezeni’nin 56-59 arasında herhangi bir politik faaliyetine rastlanmaz. 59’da darbeye karşı politik grupları birleştirmek amacıyla Nedaye Halk (Halkın Sesi) isminde bir dergi çıkartır.

Cezeni, Tahran Üniversitesi’ne girdiği dönemde, ülke halkın Şaha sırtını dönmesine sebep olan bir dizi siyasî ve iktisadî meseleyle uğraşmaktadır. Bu meselelerin başlıca sebepleri, Şah’ın iktisadî siyaseti ve 53 darbesi sonrasında yapılan aşırı askerî harcamalardır. 1960 Bahar’ında yüksek borç ve enflasyondan kurtulmak adına İran hükümeti Dünya Bankası’ndan ve ABD hükümetinden yardım talep eder. Dünya Bankası 35 milyon dolarlık yardım karşılığında İrandan bütçe açıklarını kapatmasını, ücretleri düşürmesini ve kendi hazırladığı iktisadî planı yürürlüğe koymasını ister. Ayrıca Kennedy de siyasî ve iktisadî reform talebinde bulunur, bunun bedeli ise 85 milyon dolardır. İktisadî meseleler ve reformlarla ilgili dış basınç rejimi iyiden iyiye istikrarsızlığa sürükler. Şah, kamburu herkesin sırtına yüklemek amacıyla, 20. meclis seçimlerinin tüm örgütlere açık olduğunu ilân eder, ancak bu konuda da basiretli davranamaz. Sonuçta rejim yeni bir siyasî iklimin içine girer. Millî İran Cephesi liderleri, ikinci bir millî cephe hareketinin kurulduğunu ve çalışmalarına başladığını açıktan ilân ederler.

Cezeni ve yandaşları, özellikle Latin Amerikadaki gerilla hareketlerine yönelik ilgilerine bağlı olarak, Tudeden uzaklaşıp öğrenci cephesine ve millî cepheye katılırlar. Cezeni, Tahran Üniversitesinde faal olan öğrenci hareketi içinde çalışmaya başlar ve şu tip sebeplerden ötürü öğrenci hareketinin liderlerinden biri hâline gelir: Cezeni, 1953-56 yılları arasında cereyan eden sokak eylemlerinde önemli bir örgütsellik ve liderlik tecrübesi edinmiştir. Bu yetenekleri kendisine öğrenci eylemlerinde de yardım eder. Cezeni, verili durumu anlama yönünde bir çaba harcamasına karşın çabuk kararlar verir ve hiçbir zaman hareketin yavaşlamasına izin vermez. Yaygın bir bağlantı ağı sayesinde daima doğru bilgi temin eder ve etrafındaki insanlara nazaran üstün bir tecrübe birikimine sahip olduğundan gayet sakin hareket eder.

1963 Sonbahar’ının ilk günlerinde Millî Öğrenci Cephesi Baharestandaki direniş sonrası siyasî açıdan umudunu ve sabrını” yitirir, bu sürece katkı sunan Millî İran Cephesinin dayatmasıyla yeni bir lider seçer. Bu gelişme, 1965te üçüncü millî hareketin doğuşunu ve Peyam Danişcu’nun (Öğrenci Mesajı) yayımlanmasını koşullar. Yayının ilk baskısı 1963te Millî Öğrenci Cephesi çatısı altında yapılmıştır. Bu süreçte Cezeninin önemli bir rolü vardır: Öğrenci Mesajı, İranlı öğrencilerin siyasî mücadelesinde açığa çıkan birleşik hareketi temsil eder.

1964 Mart’ına dek Hasan Habibi derginin editörlüğünden, bilgi, makale ve haber toplanmasından sorumluyken Cezeni basım süreci ile ilgilenir. 1964 Bahar’ında öğrenci hareketi içindeki tüm hiziplerin kucaklanması amacıyla yayın faaliyeti için bir komite seçilir. Huşenk Keşavarz Sadr, Metin Defteri, Mecid Ahsan ve Mansur Suruş komiteye katılırlar. Cezeni yayından, Behzad Nebevi de dağıtımdan sorumludur. Ön baskı aşaması Cezeninin evinde yapılır. Baskı işlemi, aşırı emek ve ayrıca güvenli ortam talep eden bir fotokopi makinesi ile yürütülür. Bu amaçla Cezeni gizli bir ev tutar ve mali destekten baskı aşamasına dek sürecin her aşamasında önemli rol oynar.

1965 Bahar’ında dergi 500 kopya basılır; bir kısmını Behmanpur Şeriati tarafından Tahrandaki üniversitelerde, diğer kısmı ise Metin Defteri ve Daryuş Foruhar eliyle diğer alanlarda dağıtılır. Yazıların yazılmasından baskıya kadar tüm işler solcu öğrenci hareketleri tarafından yapılır (Cezeni grubu, Tude, Malekiciler ve Şuayancılar). Cezeni dergide hareketinin ideolojisini anlatan bir dizi makale yazar. Üçüncü millî hareketin giderek yoğunlaşan faaliyetlerini kırmak amacıyla İran gizli istihbaratı (Savak) 22 Mayıs 1965’te Mustafa Mallad, Mihmanpur Şeriati ve Cezeniyi tutuklar. Bu tutuklamalar siyasî hürriyetin sona erdiğinin ilk işaretidir. Cezeninin dergideki konumu hakkında yeterli bilgiye sahip olunamadığından mahkûmiyet Şubat 1966ya dek sürer. Hapisten sonra Cezeni çalışmalarını sürdürür ve 1966da Tahran Üniversitesinden felsefe doktorasını alır. Aynı yılın Bahar’ında Hasan Ziya Tarifi grubuyla birleşip Rezmavaran (Savaşçılar) örgütünü kurar. Örgütün üyelerinin önemli bölümü eski Tudelidir. Birleşme kimi sorunlara yol açar, 120 üye örgütü yeterince ciddîye almaz ve örgütten ayrılır. Askerî kanat oluşturulur. Nasır Ağayan isimli askerî kanat üyesi Savak ile işbirliğine gider ve örgütü, özellikle Cezeninin örgütünü, ihbar eder.

Cezeni, kendi grubu adına birleşme sonrası örgütünün tartışmasız sadece marksist-leninist ideolojiye bağlı olduğunu, ancak bu ideolojinin Çinden ve Sovyetler'den bağımsız olması gerektiğini söyler. Ona göre, bir ülkenin dış politikası kendi rejimine ait sosyal değerlerin bir sonucudur. Bu nedenle sosyalist hükümet marksist-leninist ve enternasyonal çoğulculuğa âit hedeflere sadık olmalıdır.

“Bizim fikrimize göre Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerin İrandaki politikaları Asyalı ülkelerin emperyalizme karşı verdiği devrimci mücadelelerle bu ülkelerin büyümesine karşıdır ve aynı zamanda sosyalist demokrasi ile enternasyonal çoğulculuğun aslî fikri ile çelişmektedir.

İran’ın Sovyetler'in yeni uydusu olmasına karşı çıkan Cezeni, İran halkının çıkarları üzerinde durur ve bu konuda Tudeyi eleştirir. Tude, İran toplumuna, tarihine ve antiemperyalist mücadeleye yabancıdır, bu nedenle diğer milliyetçi özgürlük hareketlerinden bile geride kalmıştır. Parti, 19 Ağustos 1953teki darbeden sonra hızla güç kaybetmiş, bu güçsüzlük emek hareketinde ciddî bir dağılmaya yol açmıştır.

Cezeni, Şah’ın gücünü feodalizmden aldığını, bu nedenle devrimci gücün köylüler olduğunu, köylülerin sorumluluk alıp köylerde savaş başlatarak genel bir halk devrimine doğru yürümeleri gerektiğini düşünür. Ancak 1966 Sonbahar’ında görüşleri değişir ve İranda kapitalizmin geliştiğine ve hükümet politikalarını biçimlendirdiğine kanaat getirir. Artık Amerikan yandaşı siyasetçiler feodalizmin kapitalizme mani olduğunu düşünerek daha fazla toprak, siyasî ve sosyal reform talep etmektedirler. Cezeni, General Karani tarafından yapılan başarısız darbe teşebbüsünün Şah’ın direncini kırmak için Amerika tarafından yapıldığını tespit eder. Sonraki süreçte yaşanan gelişmeler üzerinden devrimci hedefi belirler: bir cumhuriyet ve demokratik hükümet kurulmalı.

Cezeni’ye göre, bu dönemde açık siyasî çalışmanın artık imkânı kalmamıştır. Tek yol gerilla savaşıdır. Bu konuda en çok etkilendiği coğrafya Güney Amerika ve Vietnam, en etkili isimler ise Che, Castro ve Régis Debraydir. Örgüt, zamanla mücadelesini dağlardan kıra ve şehre doğru kaydırır.

1968 başlarında örgüt mali sorunlar yüzünden çıkmaza girer. Bu noktada tek imkân banka soygunlarıdır. Ancak Ağayan’ın ihbarı sonrası Cezeni ve Sourki tutuklanır. Merkezin tutuklanmasına karşın örgüt dağılmaz. Bazı üyeler Filistine gidip El Fetihe katılırlar. Geri kalanlar ise İran Halkın Fedaî Gerillaları adlı örgütü kurar. Şubat 1959da Cezeni müebbet hapse mahkûm olur. Sonradan cezası on beş yıla indirilir. Kumda adlî suçluların kaldığı bir hapishaneye gönderilir. Gardiyanların kendisine yönelik saygısı sebebiyle zamanının önemli bir bölümünü kütüphanede çalışarak ve resim yaparak geçirir.

Bu dönemde Cezeni, karısının da yardımıyla, örgüt üyeleriyle temas kurar ve onları ideolojik olarak yönlendirir. Örgütle ilişkisini öğrenen Savak, Mart 1971de Cezeniyi Tahrana getirir. Ona göre hapishane dışarıdaki faaliyetin bir parçasıdır. Bu doğrultuda tutsaklara güçlü olmalarını, dışarıyla temas içinde olmalarını ve içeride bir örgüt kurmalarını öğütler.

Bu dönemde örgüt içinde bazı ideolojik tartışmalar su yüzüne çıkar. Diğer muhalif grubun aksine Cezeni, ülkenin devrimci bir durum içinde olmadığını, silâhlı bir başkaldırı ile değil, siyasî, sosyal, iktisadî ve ideolojik sürecin gelişmesi sonucunda devrimin oluşacağını söyler. Devrimin ilk işaretiyle birlikte silâhlı mücadele de verilmelidir, ancak silâh asla tek başına ele alınmamalıdır. Salt silâhlı mücadeleye bakanlar ona göre giderek, barışçıl mücadele araçlarını bloke eden Şaha benzemektedirler. Sonrasında, kendisine muhalefet eden Ahmedzade’ye şunları yazar:

“Biz, silâhlı bir ayaklanma ile devrimin başlayacağına dâir sözler duyduğumuzda bu dizgeye inananlara şu iki şeyi bilmeleri gerektiğini söylüyoruz: biricisi silâhlı ayaklanmanın fiilî durumu, ikincisi genel olarak devrimi ve aynı zamanda arzuladığımız devrimin özgül oluşu.

İkinci ana mesele mücadele yöntemine ilişkindir. Ahmedzade, savaşın yegâne aracının silâh olduğuna ve bunun mücadele içinde stratejik bir role sahip olması gerektiğine inanır. Cezeni ise fiilî durum içinde mücadelenin tek bir araca indirgenmemesi ve halkın her yönden politik anlamda hazırlanması gerektiğini düşünür. Bu çabayla birlikte insanlar, tüm halk için daha iyi bir hayat adına, adalet ve diktatörlük niyetiyle savaşabilirler. Bu, ilkin İranda halkla iletişim sorununu halleder, ikincisi sosyal adaletsizlikler halkçı bir anlayış üretirler ve bu dikta rejimi çöker. İki lider arasındaki aslî ayrım, emperyalizmin ülkedeki rolüne ilişkindir. Ahmedzade, bunun can alıcı bir unsur olduğuna kani iken, Cezeni, iç ve dış unsurları diyalektik bir bakış açısı ile ele alır.

Meseleleri diyalogla çözüp çeşitli solcu hizipleri birleştirme gayretinde olan Cezeninin muhalifleri onun hapishanedeki etkisini kırmak amacıyla sol hareketi dağıtırlar. Buna rağmen Cezeni, Savak tarafından 19 Nisan 1975te sekiz tutsakla birlikte öldürülene dek faal mücadeleye devam eder. Sekiz tutsağın ikisi Halkın Mücahitleri, altısı Halkın Fedaîleri üyesidir. Katliamın sebebi, tıpkı Kızılderede yaşandığı üzere, Fedaî gerillalarının gerçekleştirdikleri bir şiddet eyleminin intikamını almaktır.